GÜNDEM

Bakırhan: İmralı'ya gitmek için başvuracağız

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında; İmralı’da terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşme başvurusuyla ilgili “Eğer samimilerse bu başvurunun önündeki engelleri kaldırırlar. Biz Tülay başkanla birlikte sayın Öcalan'ın bu süreç hakkında ne düşündüğünü, ne dediğini birinci elden görmek, duymak istiyoruz hem de barış sürecine DEM Parti adına eş başkanları olarak katkı sunmak istiyoruz.

Abone Ol

APS HABER / OĞUZHAN ARSLAN - DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, bugün TBMM'de grup toplantısında konuştu. Bakırhan, şunları söyledi:

"Bu darbeci zihniyeti siz de gördünüz Ovacık ve Tunceli  belediyelerine kayyım atayarak kendini bize hatırlatmaya çalıştı. Önce yargıç cüppesi devreye girdi sonra da bir tebligatla Dersim halkının iradesi gasp edildi. 31 Mart'ta Tunceli'de iktidar yüzde 13 almadı. Dersim halkından alması orada attıkları polis memurları çıkarırsak Dersim halkından almadı. Kendileri kayyumla gasp ettikleri Dersim'i zannediyorlar ki Dersim halkı onlara bırakacak. Şu anda kayyum olarak atanan Tunceli  Valisi mahkemeye bir yazı gönderiyor. Bir an önce ivedilikle yazılmayan kararın yazılması için mahkemeden bilgi istiyor, niye. Beyefendi bir an önce Dersim Belediyesi'nde kayyum olarak atanmak istiyor. Bir an önce yolsuzluk yapmak istiyor. Çift maaş alacak, belediye meclisini feshedecek ve toplantıya almayacak. Belediyelerin kaynaklarını ihaleyle değil teklif usulüyle istediği firmalara vererek Tunceli  halkı için ayırdıkları bütçeyi geçmişte yaptıkları gibi boşaltacak.

Kayyum yasası 21. yüzyılın Tunç eli yasasıdır. 1930'larda uyguladıkları kanunu şimdi güncelleyerek uyguluyorlar. Tunç eli kanunlarından medet ummak acizliktir, korkaklıktır bundan vazgeçin.

Dersim böyle kolay bir yer değil. Dersim'in kutsal anahtarı Dersimlilerin elindedir. Çıkıp utanmadan bir de 'terörsüz Türkiye' deyip duruyorlar. Belediye eş başkanı halkın oyuyla seçilmiş ona 'terör' diyor. Asıl terör kayyumcu anlayışınızdır. Halkın iradesini tanımamaktır. Bu kürsüden sizlere söylüyorum ana dilinde istemek mi terör. İrademe sahip çıkıyorum belediyeme sahip çıkıyorum demek mi terör. 'Seçilme seçme hakkım gasp edilmesin' demek mi terör.

Önce tüm Kürtlere 'terör' diyorlar. Sonra birisi çıkıyor. Terör ayrı, Kürtler ayrı diyor. 100 yıldır 1920'lerde bir çatı kuruldu. Bu çatı kurulurken Kürtler de emek verdi ama şimdi aynı terane. Kürtler bastırılırken hep aynı şeyi söylediler. Hasan Hayri'ye terörist dediler. Seçilmiş, milletvekilliği yapmış bir insan. Artık bu yalanları psikolojik harbi bir kenara bırakın. Bunu kimse yutmuyor. Biraz cesur olun. Zaten yapıyorsunuz çıkın bütün Kürtler terördür. Buradan sesleniyorum, Kürt meselesini terör meseleleri olarak görmek gaflettir. Kürtler hakkını istiyor.

1920'lerde bir çatı kuruldu. Bu çatı kurulurken Kürtler de emek verdi. Kürtler de bu çatının kurulması için emeğini canını verdi, bedel ödedi ama Orta Doğu'daki fırtınalardan ve bu çatının altındaki insanların mutlu olmamasından kaynaklı artık o çatı çürümeye başladı. Çatının altındakiler mutlu değil. Bu çatıyı hep birlikte onaracak mıyız ya da bu çatının akmasını mı önleyeceğiz.

"AKP iktidarı ne yapıyor jeopolitik kurnazlıklarla rol çalmaya çalışıyor"

3’üncü dünya savaşı kapımızı çalarken bundan korunmak için net ve somut yapılması gerekenler var. Demokrasiyi büyütmek, halkın iradesini farklılıkları tanımak, Türkiye'de hakkı ve hukuku tanımaktır. Bunları yapabilirsek çatımız da güvenli olur çatının altındakiler de mutlu olur ama AKP iktidarı ne yapıyor jeopolitik kurnazlıklarla rol çalmaya çalışıyor. Bu jeopolitik kurnazlıklarından kaynaklı da bütün Türkiye halkları kaybetti. Bu savaş halinde bir şey devşirme pratiğinden kaynaklıdır. AKP iktidarı sık sık olası bir savaştan Türkiye'ye yönelik müdahaleden bahsediyor. Bölgemizde süren ciddi bir savaş riski var ama bu riske biz emekçi halklar, Kürtler ezilenler farklı bakıyor iktidar farklı bakıyor. Bu risklerden korunmak istiyorsanız önce kayyum atamaktan vazgeçin.

"Top çevirip duruyorlar" 

Tarihte değişmeyen bir gerçek var ama bütün tarih boyunca değişmeyen tek bir gerçek var. Orta Doğu'da Kürtler hesaba katılmadan jeopolitik olmaz. Alpaslan döneminde de bu böyleydi, Mustafa Kemal döneminde de. Kürt jeopolitiğini dikkate alan da yol alır. Onun için iktidarı Kürtleri dikkate alan bir yaklaşıma davet ediyoruz. Bahçeli, Erdoğan, Hakan Fidan sürekli olarak 'coğrafyamız tehdit altında' diyor. Bu tehdidi nasıl bertaraf edeceksiniz. Kürt sorununu bertaraf ederek mi? Dünyanın neresinde olursa olsun, Kürtlerin kazanmış oldukları hakları yok sayarak mı bertaraf edeceksiniz. Bu soruların cevabını bir türlü alamıyoruz. Top çevirip duruyorlar. Gerçek gündeme, gerçek cevaplara maalesef bir türlü giremediler.

Bu iktidar Orta Doğu fokurdarken ülkenin içini de kendisi kaynatıyor. İç cephe hayali bu yöntemlerle boşa çıkar, tarumar olur. İç cephe birilerini dışlayarak oluşturulamaz. Bugünkü manzarada iç cephe dedikleri kayyumdur, barış düşmanlığıdır. Demokratik siyasetin tasfiyesidir. AKP-MHP bize boş havuz gösteriyor, diyor 'burada yüzün' biz inatla ısrarla diyoruz ki boş havuzda yüzülmez.

Yüzyıllık cumhuriyet tarihinde ilk defa Kürt meselesinin demokratik çözümünde büyük bir ortaklaşma var. Bütün muhalefet demokratik çözüm konusunda neredeyse o kimi oy peşinde koşanları büyük oranda demokratik çözümden yana bir çözüm oraya koydular. İktidara sesleniyoruz. herkesin buluştuğu tarihi fırsat önünde engel olmaktan artık vazgeçin. Kendi çıkarlarınız için milyonlarca insanın çıkarını heba etmeyin.

Bugün de konuşuldu. Bizden önce MHP'nin grubunda, emin olun biz dün hazırlıklarımızı yapmıştık. Demek ki çözüme dönük akıl bazen aynı işliyor. Tülay eş başkanımızla birlikte ben  Öcalan ile görüşmek için bugün Adalet Bakanlığı'na başvuru yapacağız. Eğer samimilerse bu başvurunun önündeki engelleri kaldırırlar. Biz Tülay başkanla birlikte  Öcalan'ın bu süreç hakkında ne düşündüğünü ne dediğini birinci elden görmek, duymak istiyoruz hem de barış sürecine DEM Parti adına eş başkanları olarak katkı sunmak istiyoruz. Bırakın sadece bizim gitmemizi Türkiye'de barış isteyen, aydını, yazarı, sanatçısı, kurum temsilcileri de bence oraya gitmelidir. Madem işaret ediyorsunuz o zaman kapısını açın.”