APS HABER / OĞUZHAN ARSLAN - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında Suriye'de yaşanan gelişmelere ve iktidarın uluslararası politikalarına geniş yer ayırdı. Türk devletinin milletin değerlerini istismar eden bir iktidarın elinde Orta Doğu'daki emperyalist tezgahlara figüran olamayacağını söyleyen Dervişoğlu, Suriye'deki çatışmalar ve gelişmelerle ilgili şunları kaydetti:

"Güney sınırımızda bir şeyler oluyor. Görünen o ki, Recep Tayyip Erdoğan'ın, eş başkanı olmakla övündüğü Büyük Ortadoğu Projesi, tıkır tıkır işliyor. Bu projenin mimarları, bundan 20 yıl önce itiraf etmişler ve sınırların değişeceğini söylemişlerdi. En uzun kara sınırına sahip olduğumuz Suriye'de bir hafta içinde taşlar yerinden oynadı. Dünya ile birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'nin de bir terör örgütü olarak kabul ettiği bir örgüt,  5 günde ülkenin en büyük şehirlerini, tek başına ele geçirdi. Buna inanmamızı bekliyorlar.  Arkalarındaki gücün ve aklın kim olduğunu bilmediğimizi zannediyorlar. Amerika'nın İsrail'in ayrı, Rusya'nın İran'ın ayrı, İngilizlerin apayrı senaryolarla kurduğu bu oyun,Suriye'den sonra en çok da Türkiye'yi tehdit ediyor.

Bu iktidarın iradesi, 22 yıldır istihbarat ve finans baronlarının masalarında ipotek edildi

İYİ Parti olarak, ilk günden beri bir uyarıda bulunuyoruz diyoruz ki; Cumhuriyet'in kurucu iradesinin dış politika vizyonu, bu iktidar gelinceye kadar bizi Orta Doğu ateşinden korumuştur. Dış politikaya bu iktidarla birlikte çöken ihvancı yol haritaları, bölgemizde yanan her ateşten ülkemize kıvılcım sıçratıyor. Türk devleti, tarihimizin, Cumhuriyet'imizin, milletimizin değerlerini istismar eden bir iktidarın elinde Orta Doğu'daki emperyalist tezgahlara figüran olamaz.  Bu, Türk devletinin saplanabileceği bir bataklık değildi ancak ülkeyi yöneten iktidarın çizgisi, bunun tam aksidir. Bu iktidarın iradesi, 22 yıldır istihbarat ve finans baronlarının masalarında ipoteklidir. Kerkük huzurlu değilse, İstanbul huzur bulamaz. Ama tarihin imal ettiği bu muhteşem gönül köprümüz, Mısır'daki kardeşlerini milletimizden daha çok dert eden bir iktidarın attığı her adıma uyduracağı bir gerekçe olamaz. Bu gönül köprüsü, liyakatsizlikle, beceriksizlikle, akıldan uzak planlara malzeme olamaz. Bu iktidarın, Türkiye’nin ve Türk milletinin menfaati gibi bir derdi olmadığını görüyoruz. Sebep oldukları şey, bu sorunu ve çatışmaları ülkemize ithal ederek, savunmamızda gedik açmaktır.

Türk tarihinin en sistematik yıkım planıyla karşı karşıyayız

Suriye iç savaşı 13 yıl önce başladı. Savaştan birkaç ay önce kardeşim dediği Esad, bir anda katil Esed oldu. Milletimiz sokaklarda, mahallelerde o acı gerçeği yaşıyor. Bu 13 yılın sonunda ne oldu? Milyonlarca sığınmacıyla Türkiye'nin demografik yapısı değiştirildi. Bu iktidar, hiçbir benzerliği olmadığı hale ensar-muhacir diyerek, milletimizin manevi değerlerini istismar etmekten çekinmedi ve maalesef Recep Tayyip Erdoğan, bu kirli oyunda üzerine düşeni fazlasıyla yaptı.

Türk tarihinin en sistematik yıkım planıyla karşı karşıyayız. Bu gerçeği perdelemek için bize hala masal anlatıyorlar. Diplomasi birikimimizin ve devlet aklının gereği olarak böyle bir çatışma sürecinde ve otorite boşluğunda sınırları korumak yerine, etnik ve mezhepsel kavgaların tarafı oldular. Kasten ve kontrolsüzce sınır kapılarını açtılar. İlk günlerde ‘100 bin mülteci kırmızı çizgimizdir’ dediler. Bugün kangren hale gelmiş milyonlarca sığınmacı kamburunu sırtımıza yüklediler. Ekonomik sorunlarımıza türlü bahaneler üretiyorlar, ama gerçek şudur: Türkiye bugün, 8 kişilik üretileni 10 kişiyle bölüşüyor. Kanser hastasının, bir yıl sonraya verilen bir MR randevusuna canlı gidemeyişinin sebebi budur. Bakmayın siz, sığınmacı ucuza çalışıyor diye tercih edip, Türk işçisini köle yapmaya azmetmiş bazı iş insanlarının laflarına. Milyonlarca gencimizin işsizliği bundandır. Bu kaçaklar ordusu, vergisiz ve denetimsiz mal satarken, Türk esnafının, vergi yüküyle, denetimlerle, izinlerle boğuşarak batması bundandır. Tüm bunların tek bir sorumlusu vardır, o da Recep Tayyip Erdoğan'dır.

3 milyar euroyla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'ne milli güvenlik sorunu ihraç etmişler

Bu sürecin sonunda iktidarın tüm pazarlıklarını dış basından öğreniyoruz. Çünkü, milli güvenliğimizi doğrudan ilgilendiren bu kadar önemli konularda milleti ve milletin meclisini bilgilendirme ihtiyacı bile duymuyorlar. Ne kadar kirli pazarlıklar içine girdiklerini en iyi kendileri bildiğinden gerçekleri saklamaya çalışıyorlar. Alman Başbakanı Scholz'la sığınmacılar için yaptıkları anlaşmadan biz utandık, onlar utanmıyor. Merkel'in anılarını okuyunca bizim yüzümüz yere düşüyor, Onlar ise gökyüzüne bakıp arsız arsız ıslık çalıyor. Eski şansölye, '3 milyar euroyla birlikte, 6 milyon kaçağı da Türkiye'ye verdik. Avrupa'ya gelebilecek sığınmacılardan, parasıyla kurtulduk' diyor.

3 milyar euroyla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'ne milli güvenlik sorunu ihraç etmişler. Dünya bunu konuşuyor ama iktidardan çıt çıkmıyor. Ey Tayyip Erdoğan; bu devleti, bu milleti elalemin diline düşürmeye utanmıyor musun? Normal şartlarda, normal bir ülkede açık ya da gizli bu tür anlaşmalarda imzası olanlar ihanetle suçlanır ama sen oralı bile değilsin. Hiçbir şey olmamış gibi kendini bir kez daha seçtirmek için senaryolar yazmakla uğraşıyorsun. Bize millilik satanlar sığınmacı belgesini 500 euro’ya, Türk vatandaşlığını da yarım dönüm tarlaya satıyor. Bize vicdan satanlar hastanelerinde bebeklerimizin hayatını satıyor.

Bu yolun sonunda Türkiye’yi küçülme tehlikesinin beklediğini görmüyorlar. Planlı olmadığını umarak, görmüyorlar diyorum. Aksinin bedeli çok ağır olur. Artık açıkça görüyoruz ki, Bu planın hazırlıkları çoktan yapılmış,  Beş hafta önce de düğmeye basılmıştır. Bu acı gerçeği ne kadar erken idrak edersek, milletimize ne kadar iyi anlatırsak bu bataklıktan o kadar çabuk kurtulacağız.

Türk insanı, kendi vatanı ve milleti dışında artık hiç kimse için ölmeyecektir

Bölünmüş, parçalanmış, iktidar boşluğu oluşmuş bir Suriye’ye çağırdıkları şeytan, 100 yıl önce yırtıp attığımız Sevr planının mimarıdır. Görüyoruz ki bugün yine, aynılar aynı yerdedir. Sözde eş başkanlar, yan yana kol koladır. İç cephe diye anlamını bilmedikleri ve ağızlarında çiğnedikleri sakız işte tam da budur. Bunlar; Türk Cumhuriyeti’ni Suriye çöllerinde boğmaya Türk milletini ise, Suriyeli kaçaklarla zehirleyip yok etmeye and içen işbirlikçilerdir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Suriye politikasında önceliği bellidir: Bu da, 10 milyonu aşkın sığınmacıdan kayıtsız ve şartsız kurtulmaktır. Yeni bir göç dalgasının ne olursa olsun önüne geçmektir. Bu konuda maalesef maceracı iktidara güvenmiyorum. Ben güvenmiyorum, siz de güvenmiyorsunuz. Ama her şeye rağmen yaralı da olsa binlerce yıllık geleneği olan devletimize güveniyorum. Devletine ve milletine bağlı olan herkesi teyakkuza geçmeye davet ediyorum. Suriye meselesinde mesele edeceğimiz üç başlık bellidir: Sınır güvenliğimiz, bir terör devleti kurulmasını engellemek ve Türkmen kardeşlerimizin güvenliği. Halep kalesine asılan şanlı bayrağımız duygularımıza dokunsa da oynanan oyunu ve aktörlerini görmemize engel değildir. Türk insanı, kendi vatanı ve milleti dışında artık hiç kimse için ölmeyecektir. Türk vatanı hiçbir emperyalist planın aparatı, parçası, yolu olmaz, olamaz.

Benzine indirim pompaya ve tabelaya yansıdı Benzine indirim pompaya ve tabelaya yansıdı

Milli güvenliğimizin en önemli koşulu, Suriye'nin bütünlüğü ve kuzeye hakimiyetidir. Bölücü terörün her geçen gün güçlendiği Kuzey bölgesindeki tehlikeyi önlemenin tek bir yolu vardır, o da Suriye’deki iktidar boşluğunun giderilmesidir. Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır. Yani yine aynı yerdeyiz: Yurtta Barış, Cihanda barış. Mustafa Kemal’in ebedi mirası da aklın işaret ettiği gerçek de budur.

"Devleti çökmüş bir Suriye’nin, etnik ve mezhepsel olarak bölünmüş bir Suriye’nin Türkiye’ye maliyeti, yeni bir Kuzey Irak'tır"

Biz bu tabloyu 1990’lı yıllardan bugüne kadar Irak’ta gördük ve yaşadık. Irak devletinin çöküşüyle tırmanan PKK terörü, Türkiye’nin 40 yılına mal oldu. 50 bin insanın canına, 7 bin asker ve polisimizin şehadetine sebep oldu. Devleti çökmüş bir Suriye’nin, etnik ve mezhepsel olarak bölünmüş bir Suriye’nin Türkiye’ye maliyeti, yeni bir Kuzey Irak'tır.  Yeni bir terör belasının başlamasıdır. PKK silah bıraksın, gerekirse İmralı canisi Meclis’te konuşsun denilen ve bugün saraya tutturulan tokmak ve onun medyadaki davulcularının çaldığı türkü budur. Türkiye'yi, batının dilinde, terör destekçisi bir ülke konumuna düşürmekten muradınız nedir? Ondan sonra, PYD'nin PKK olduğunu, her ikisinin de terör örgütü olduğunu, kime, nasıl anlatacaksınız?

Balgat’taki muhteremin anlamını unuttuğu ip, o günlerde o caniyi asmak içindi. Bugün o ipi, nişan yüzüğüne takmaya cesaret ediyorlar

Türkiye Hafız Esad ve Saddam Hüseyin rejimlerinin terör politikalarından çok çekti. Bugün dışarıya çıkarmaya çalıştıkları, affetmeye hazırlandıkları iktidarın İmralı’daki ortağı ‘Apo’ denen şeytan, 1998 yılında Demirel’in dirayeti ve ordumuzun kararlılığıyla Suriye’den çıkarıldı. Balgat’taki muhteremin anlamını unuttuğu ip, o günlerde o caniyi asmak içindi. Bugün o ipi, nişan yüzüğüne takmaya cesaret ediyorlar. Unutulmasın; Suriye, bir terör örgütü pazarıdır. Parayı bastıran, silahı veren, o örgütleri kendi lehine kullanabiliyor. İstihbarat örgütleri de oralarda cirit atıyor. Uyuşturucu, silah ve insan ticareti bu örgütlerin can damarlarıdır. Halep kalesinde Türk bayrağı görmek güzel ama yarın bunların başka bayrakları nereye asacaklarını onlara kim para verirse o söyleyecek. Onların yularını kim tutuyorsa onlar söyleyecek. O yüzden, iktidarı bir kez daha uyarıyorum; Suriye'deki gelişmelerin, milli güvenliğimizi ilgilendiren taraflarıyla meşgul olun. Bu süreç, Misak-ı Milli gibi bir kutsalımız üzerinden sömürebileceğiniz bir süreç değildir.

2011 yılından bu yana Suriye’de kurdurulan örgüt sayısı 450’nin üzerindedir. Bu örgütlerin hemen hepsi birbiriyle bir şekilde kavgalıdır ve maalesef her birinin ülkemizde sempatizanları, taraftarları ve aktif mensupları bulunmaktadır. Belli ki bugün Suriye'yi karıştıran el, yarın Türkiye'ye uzanacaktır. Bunu önlemenin yolu gerçekçi olmaktır, maceradan uzak durmaktır. Yandaş televizyon kanalına dizi senaryosu yazmıyorsunuz. Türk devletini yönetiyorsunuz, kendinize gelin."