APS HABER / OĞUZHAN ARSLAN - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu, 2025 yılı bütçesi eleştirdi, ayrıca asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk zamma tepki gösterdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu’nun gündeminde asgari ücret, 2025 bütçesi ve Suriye’deki gelişmeler vardı.
Asgari ücrete ilişkin Dervişoğlu, ''Mazot, 44 Lira, simit 15 lira, en ucuz et 400 Lira. Yeni ev tutacak olana en düşük kira 20 bin lira. Dün akşam saatlerinde yine oldu bittiye getirip, asgari ücreti ilan ettiler. Bu aceleye getirmelerinin sebebi cumhurbaşkanın grup konuşmasıdır. Açlık sınırının 21 bin lira, yoksulluk sınırının ise 72 bin lira olduğu bir ülkede işçiye reva görülen 22 bin 104 lira asgari ücret sadaka bile değildir. İlan edilen artış oranı hiçbir yaraya merhem olmayacaktır. Ocak ayı itibari ile gelecek zamlarla birlikte daha ilk ayında yine kuşa dönecektir” ifadelerini kullandı. Dervişoğlu, şunları söyledi:
"Evet bütçe kanunu; yazanlar, oylayanlar, kabul edenler, şıracılar ve bozacılar tarafından TBMM’den geçti. İktidar vekilleri ve saray efradı tüm bu süreçte; rahmetli Demirel’e atfedilen, ‘Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz’ sözünün hakkını verdiler. Her zaman olduğu gibi, hiçbir meseleyi mesele etmediler. Vatandaşın dertlerine, milletin gerçeklerine, ‘Devlet Yönetmenin’ gereklerine rağmen; Kafalarını kuma gömüp, ellerini kaldırdılar. Ortada da mesele kalmadı.
Enflasyon vatandaşın alın terini, emeğini alıp götürmüştür
Türkiye, iktidarın sürekli ateş taşıdığı bir asgari ücret cehennemidir. Günü, saati, dakikası belli olan, ihtiyacın ve kaynakların ne olduğu, hesaplama modüllerinin nasıl olduğu bilinen asgari ücret tespitinde; yapacakları üç kuruş zammı görüşüp durdular. Sonuçta yine dağ fare doğurdu. Devlet kendi vergisine, harcına, kağıdına, mührüne neredeyse yüzde 50 zam yapmışken çarşıda etiketler halen yüzde 100 artarken, iktidarın gözü, 'Emekçinin avcundaki kırıntılardadır'. Geçen yıl ocak ayında belirlenen 17 bin lira, bugün alım gücü bakımından en iyi ihtimalle o günün 12 bin lirasına düşmüştür.
Enflasyon vatandaşın alın terini, emeğini alıp götürmüştür. Mazot 44 lira, simit 15 lira, en ucuz et 400 lira. Yeni ev tutacak olana en düşük kira 20 bin lira. Dün akşam saatlerinde yine oldu bittiye getirip, asgari ücreti ilan ettiler. Bu aceleye getirmelerinin sebebi cumhurbaşkanın grup konuşmasıdır. Açlık sınırının 21 bin lira, yoksulluk sınırının ise 72 bin lira olduğu bir ülkede işçiye reva görülen 22 bin 104 lira asgari ücret sadaka bile değildir. İlan edilen artış oranı hiçbir yaraya merhem olmayacaktır. Ocak ayı itibarıyla gelecek zamlarla birlikte daha ilk ayında yine kuşa dönecektir. Asgari ücreti sanki bir derde çare olacakmış gibi sosyal medya hesabından millete duyuran Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a buradan sesleniyorum: Sarayın penceresinden, halkın sofrası gözükmez. Bize kulak vermiyorsan, Orhan Gazi’nin nasihatine kulak ver; 'Halkıma yoksulluk musallat olacaksa, önce benim haneme konuk olur' diyor. Sadece bu söz bile devleti yöneten zihniyetin, nereden nereye evrildiğini göstermesi bakımından çok anlamlıdır.
Haksızlıklar için yollara düşen herkesin yanında olacağız
Hesabı-kitabı bir türlü tutturamayan, bütçe açığını kapatamayan, yolsuzlukların, yasakların, yoksulluk ve yoksunlukların iktidarı, çözüm diyerek vatandaşımın delik deşik hale getirdiği cebini kurcalamaktadır. Çekin artık vatandaşın cebinden ellerinizi. Bırakın artık vatandaşın ümüğünü sıkmayı. Varsa cesaretiniz, yetiyorsa yüreğiniz çıkın sokağa. Vatandaşın gözünün içine bakarak konuşun. Alacağınız cevaba da hazır olun. Buradan size sesleniyorum bu size sesleniyorum bundan sonra uğradığı haksızlıklar için yollara düşen herkesin yanında olacağız. Gerekirse grev gözcüsü olacağız.
Asıl mesele tüm diktatörlüklerin devrilmesidir
Onlarca yıldır yüzü gülmemiş bir coğrafyada yaşıyoruz. Balkanlardan, Orta Doğuya; Kafkaslardan Akdeniz'e kadar akıtılan göz yaşlarının sevinçten değil, kederden kaynaklandığı çatışmalar, savaşlar, işgaller, katliamlarla dolu bir bölgedeyiz. Bir diktatörün devrilmesi, Suriye halkı için bir sevinç ve gurur vesilesidir. Bir dönemin meşhur bir sloganı vardı hatırlarsanız, 'Yetmez ama evet'. Yetmez ama evet diyoruz. Lakin unutulmamalıdır ki; asıl mesele tüm diktatörlüklerin devrilmesidir.
60 yıldır iktidarda olan Baas rejimi ortadan kalkmıştır. Bir aile tasallutu sona ermiştir. Türkiye, Suriye iç savaşı ve o savaşın açık tarafı olarak davranan iktidar yüzünden insanıyla, kurumlarıyla, değerleriyle neredeyse Suriye kadar zarar görmüştür. Türk milletinin iyi niyetinden, haddinden fazla maraz doğmuştur. Bu kısır döngüden artık derhal çıkılmalıdır. Unutulmamalıdır ki Orta Doğu, saat başı ittifakların ve çıkarların değiştiği bir yerdir. Hele de paralı örgüt ve askerlerin, şiddet tekeli yarışında olduğu bir durumda bu çıkar belirsizliği çok daha kaygan bir zemin yaratmaktadır. Sözüm bu kürsüde dursun: 'Yurtta sulh, cihanda sulh' demek, 'Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmayın' nasihatidir. Birinci Dünya Savaşında evini kaybedecek duruma düşürülen Türkiye’yi kuranlar, bu yüzden her daim önce evdeki bulguru müdafaa etmenin derdinde oldular. Çünkü onlar, bizzat evlerini, baba ocaklarını kaybetmiş bir nesildi. Ve yine bu yüzden İkinci Dünya Savaşı'nda, 7 kıta yanarken, bu vatanı sağ salim muhafaza edebildiler.
Ayn-el Arap terör örgütünün hegomanyasından mutlaka arındırılmalıdır
Biz İYİ Parti olarak, Türk milleti, Türk vatanı ve Türk devletinin güvenliğini ve çıkarlarını önceleyen her türlü kararı ve eylemi dün olduğu gibi bugün de yarın da destekleme kararlılığı sergileriz. Sınırlarımızın ve nüfusumuzun güvenliğini güvence altına alacak karar, tedbir ve gerekirse operasyonların zaman kaybetmeksizin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda; Ülkemizdeki Suriyelilerin ivedilikle geri dönüşlerinin temin ve tesisi gerekmektedir. Yani Esat gitmiştir, misafirlik de bitmiştir. Bölgedeki savaş ve çatışmaların önümüzde dağ gibi duran iklim krizinin dikkate alınarak, bir daha Türkiye’nin böyle bir göç dalgasına maruz kalmaması için gerekli önlemlerin zaman geçirilmeksiniz alınması, rejimin değiştiği Suriye’de, ülkemizin güvenliği açısından bir terör devletinin kurulması ihtimalinin bile taviz verilmeksizin engellenmesi gerekmektedir. Bölücü terör örgütüne devlet kurdurulması muhtemel adımların önceden öngörülerek ortadan kaldırılması temin edilmelidir. Bunun için Ayn-el Arap terör örgütünün hegomanyasından mutlaka arındırılmalıdır. Süleyman Şah Türbesi en eski yerine Caber Kalesine taşınmalıdır.
Devletimizin Suriye’nin yeniden inşası sürecinde oluşması muhtemel etnik, dini veya mezhepsel bölüşüm planlarının aracısı, aparatı ya da tarafı olmaktan kaçınması stratejik ve devlet aklının vazgeçilmez bir gereğidir. Bu dört mesele dışında hiçbir şey, Türk kimliği ve varlığı ile Türk Devletinin çıkarlarına hizmet etmez. Buradan iktidarı uyarıyorum: Aksine bir düşünce varsa, Türkiye, dışarıda yapılmış planlara ve çizilmiş haritalara kurban edilmek isteniyor demektir. Böyle bir durumda, ahmaklığı kötülükten; kötülüğü ise ihanetten ayırmaya yer, zaman ve lüzum kalmaz.
Hamaset, tedrisata galip gelihnce akıl tatile çıkmaktadır
İYİ Parti olarak endişelerimiz azalmamış, bizzat artmıştır. MİT Başkanı Kalın’ın ve Dışişleri Bakanı Fidan’ın pervasızlıkları bizi düşündürmektedir. Bir tanesi en gizli yapılması gereken işleri, henüz resmiyetini ve meşruluğu sağlamamış bir aktörle kameralar önünde araba gezintisi yapmakta bir beis görmemektedir. Diğeri ise Türkiye Cumhuriyeti Devletince 2018 yılından beri terör örgütü olarak tanınan HTŞ ile 'yıllardır iş birliği içindeyiz' diye beyanat vermektedir. Hamaset, tedrisata galip geldiğinde akıl bu şekilde tatile çıkmaktadır. Dolayısıyla Suriye meselesine bakarken, etnik ve dini meselelere odaklanarak çözüm aramak, bu ayrışma ve çatışmaların tarafı olarak Suriye’yi; Lübnanlaştırmak ve Iraklaştırmak açık emperyalist planlardır. Bunlar, hem Suriye vatandaşlarının hem de Türk vatandaşlarının gelecekte maruz kalacağı yeni ve daha büyük belalara aracı olmak anlamına gelmektedir.
Bebek katiline' 'Umut' olmanın planları dışarıdan ithaldir
Şam 12 günde teslim alınmıştır. Bundan 15 sene önce 2009 yılında atılan iki manşet hala hafızalarımızdadır. Birinci manşet şöyle atılmıştı: ‘İki devlet, tek kabine’. Bugün, Colani ile verilen fotoğrafların benzerleri dün Esad ve kabinesi ile verilmiştir. Onlarca ikili anlaşma imzalamış, neredeyse birleşik devlet ilan ediliyordu. Bu büyük aşk, sadece iki sene sürdü. Türkiye’ye bedeli milyonlarca sığınmacı, Suriye’ye bedeli acı gözyaşı ve yıkım oldu.
İkinci manşet ise; Oslo görüşmeleri idi. PKK ile oturdukları pazarlığı iki sene sonra öğrenmiştik. Bu saplantılı ilişki modelinin bedeli ile asker sivil onlarca şehidimiz oldu. Evet, Şam 12 günde teslim alınmıştır. Ancak güneyimizdeki terör unsurlarının yerlerinde durmaları, dünün terör örgütü bugünün müttefiki HTŞ’nin, hain terör örgütü PKK’nın ve Suriye’deki uzantılarının açıklamaları, Irak’ta, Lübnan’da zamanında oynanan benzer senaryolar, bu sürecin baş aktörü ABD’nin beyanları bize gösteriyor ki; Büyük Türk Devletini, kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Polis Teşkilatını devlet aklı ve ahlakını temsil eden valileri, kaymakamları, terörle mücadelede yetersiz ve başarısız konumuna düşürmek pahasına, 'eli kanlı terörist başına yapılan davetlerin, bebek katiline Umut' olmanın planları dışarıdan ithaldir. Yedek arçası ve servisi de bulunmamaktadır.
'22 yıldır yol arkadaşları hep terör örgütleridir bunların
22 yıllık iktidarın karnesi tekrarlanan hatalar ve bu hatalarla, ısrarlarla doludur. Ve dediğim gibi, AK Parti iktidarının sorunu, devleti bindiği makam aracı zannetmesi, iktidara gelirken medet umdukları Soros, iktidara geldikten sonra taşeronları FETÖ, 2009 yılında PKK ile Oslo görüşmeleri, 2024 İmralı Canisinden barış güvercini yaratma hülyaların hep aynı sıradan parçalarıdır. Şimdilerde de HTŞ eklenmiştir. Farkında mısınız bu saydıklarımın tamamı terör örgütü. 22 yıldır yol arkadaşları hep terör örgütleridir bunların. Bir zamanlar FETÖ’YE laf söyletmiyorlardı. Sonra açılıma halel gelmemesi için kanunlar çıkarttılar. İç güvenlik paketlerini Meclis'ten çektiler. Sınırları boşalttılar. Askere, 'örgüte operasyon yapmayın talimatı' verdiler. İktidar bugün aynı, terör örgütleri dönemsel değişiyor ama bu iktidarın kafası asla değişmiyor. Son aylarda yine dejavu gibi PKK ve uzantıları ile kapalı kapılar ardında İmralı canisini olumlayarak bir süreç yönetiyorlar. Yeni Anayasa lafzını da, caninin ipine teneke diye bağlıyorlar. Şimdi düşünün biriyle ilişki kuruyorlar, adama önce dostum diyorlar, onlarla ortaklık oluşturuyorlar. Onlarla birlikte devlet yönetmeye kalkıyorlar ve hatta onların insiyatifinde bir paralel devlet oluşturuyorlar. Sonra birini terörist ilan ediyorlar. Ondan sonra o terörist ilan ettikleriyle dost olup yeni planların ve stratejilerin müştereken oluşturulmasının zeminini sağlamaya çalışıyorlar. Bunların bu zamana kadar ki ilişkilerinde hep acaba 'Arkasında ne vardır' diye düşündüğümüz, milleti de düşünmeye sevk eden işleri var ya hani bir konuşuyor 'Acaba ne demek istedi' diye millet birbirine soruyor. Bunların akıllarından geçirdiği hiçbir işin bu ülkenin evlatlarına hayrı yoktur.
Teröristlerle iş birliği yapanların hangi aklını okuyacağız
22 yıllık iktidarları boyunca terör örgütleriyle ilişki kurmaktan kaynaklı olarak bu milletin başına getirdikleri belaların farkında bile olmayan bir iktidarın iş başında olduğu bir ülkedeyiz. Bakın Halep kalesinde Türk bayrağı dalgalanıyor. Yaptığımız işe bak bunu göremiyorlar. Devletin aklını okuyamıyorlar diyorlar. Elbette okuyamıyoruz. Biz Türk Devletinin savunucusuyuz. Teröristlerle iş birliği yapanların hangi aklını okuyacağız? Sonra bize soruyorlar ‘Buuluslararası satranç masasının kıymetli taşlarıyla önemli hamleler’ yaptıklerını anlatıyorlar. Biz bunu da anlamıyormuşuz... Ben senin ABD ile birlikte yaptığın pazarlığı, İsrail ile yaptığın pazarlığı, terör örgütüyle yaptığın pazarlığı sen anlatmadan nasıl anlayacağım. Devletin aklını, devlet aklından mahrum olanlara teslim etmemek için buradayız. Sonuna kadar da mücadele edeceğiz."