APS HABER / OĞUZHAN ARSLAN - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP Kadın Kolları'nın "Çare Eşitlik'te" Çalıştayı'nın kapanış konuşmasında geçtiğimiz hafta Meclis'te Genel Kurul gündemine geldikten sonra yasa teklifinden çekilen etki ajanlığı düzenlemesi, dezenformasyon yasası ve muhalif belediyelere atanan kayyumlara ilişkin açıklamalarda bulundu.
Dün Tunceli ve Ovacık'a kayyum atandığını hatırlatan Özgür Özel, Ovacık'ta yerine kayyum atanan Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün, 12 yıl önce bir savcının isteği üzerine katıldığı cenaze töreni yüzünden yargılandığını söyledi.
TAZİYEYE GİDENLER TERÖR FAALİYETİ İŞLEMEZ
Özel, kayyumlarla ilgili şöyle konuştu:
"12 yıl önce bir cenazeye gitmiş ve o cenazenin suç olduğunu 10 yıl sonra devletimiz idrake varmış. O cenazeye gitmek bir terör örgütü faaliyetidir diye geçen hafta 6 yıl ceza verdiler. Milletimizin önünde Sayın Erdoğan’a -bu kararları o veriyor- söylüyorum: Ölüye değil, diriye yapılır taziye. Hiçbir anne-baba yitirdiği çocuğunun işlediği suçtan, örgütsel mensubiyetinden sorumlu değildir, tutulamaz. O anneye taziyeye gidenler terör faaliyeti işlemezler. Amel defteri bir gün önce kapanmış, öbür dünyada yaptıklarının hesabını verecek birinin annesine giderler. Siz, ölen biri üzerinden taziyeye gidene suç üretemezsiniz. Kaldı ki o savcıyı bulacağız ve şahit dinleteceğiz. Belediye Başkanı’mız diyor ki, ‘O günler, örgütün Tunceli’de çok güçlü olduğu günlerdi. Beni savcı aradı, dedi ki, ‘Bölge sıkıntılı, güvenlik güçlerini oraya gönderip de onları tehlikeye atmak istemem. Sen belediye başkanı olarak aile ile konuşsan, şu cenazeyi aileye sen teslim etsen de orada terör örgütü bu cenaze götürülürken askere saldırıda bulunur. Boşu boşuna güvenlikli olmayan bölgeye biz gitmeyelim. Rıza gösterirlerse sen al götür cenazeyi.’’ Aile kabul etmiş. Belediye başkanımız savcının ve valinin bilgisi dahilinde cenazeyi götürmüş ve törene refakat etmiş. Şimdi terörist cenazesine katılmaktan suçluyorlar. O savcıyı bulacağız. Konuşturacağız. İnsafı, vicdanı varsa bu doğruları Türkiye’nin önünde söyleyecek ama iki yıl önce bu davayı açmak ne demek ve nasıl bir zihniyetle karşı karşıyayız bunu görmek gerekiyor.
Milletvekillerimiz bölgedeler, PM adına Saniye Barut bölgede ve kayyumlara hangi partiye atanırsa atansın sonuna kadar karşı olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum ve bu salona 30 Kasım günü, 414 seçilmiş belediye başkanımızı çağırdık. Oturacağız, korkmadığımızı, sinmediğimizi, ayrı ayrı hedef alındığımız zaman diğerini yalnız bırakmayacağımızı hem kayyumlara hem de AK Parti’nin tüm belediye başkanlarımıza karşı giriştiği itibarsızlaştırma faaliyetlerine karşı mücadele içinde omuz omuza olduğumuzu bu salondan dosta ve dost olmayana gösterecek, CHP’lilik bilinciyle dosta güven, dost olmayana da kaygıyı sonuna kadar hissettireceğiz."
Cezaevinde tutulan Nasuh Mahruki'nin eşiyle de konuştuğunu anlatan Özgür Özel, aralarında geçen görüşmeyi şöyle anlattı:
"Nasuh Mahruki YSK’nın seçim sisteminden kaygı duyarak yaptığı paylaşımlar yüzünden tutuklandı. Memlekette en korkulan geceler yaşandığında da hep enkazın başında bir adamdan bahsediyoruz ve bu gece deprem olsa Yılmaz Tunç mu koşacak enkaz başına, Nasuh Mahruki mi koşacak? Yaptığı paylaşımlardan rahatsızlık duymuşlar. Düşünce özgürlüğüdür. Nasuh Mahruki, Beşiktaş Belediye Başkanlığı’nda bizim rakibimizdi. Çok ağır eleştirilerde bulundu. Nasuh Mahruki’nin Silivri zindanından çıkıp Özgür Özel’i özgürce eleştirebilme hakkını savunuyorum. Herkes sizinle aynı fikirde olamaz. Olursa demokrat değilsiniz, otokratsınız. Başka fikirler var, söylemeye korkuyorlar çünkü ceza çekiyorlar diye bugün Türkiye’yi bu noktaya getirmeye çalışıyorlar. Onun için Nasuh Mahruki’nin de düşünce suçları yüzünden hala içeride tutulan kim varsa, hangi partiden olursa olsun şiddete bulaşmadığı sürece, eleştirdiği için içeride tutulan herkesin arkasındayız. İktidarımızda iktidar-muhalefet ayrımı olmaksızın kim kimi nasıl eleştirmek istiyorsa bunun bütün olanaklarının sonuna kadar açık olduğu, hapishane kapılarının öğrenci, gazeteci, düşünene, yazana kapalı olduğu bir Türkiye’yi umut ediyoruz ve vadediyoruz."