APS HABER / OĞUZHAN ARSLAN - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özel, şunları kaydetti:

FAO'dan Türkiye'ye 4. kez 'tam uyum' ödülü FAO'dan Türkiye'ye 4. kez 'tam uyum' ödülü

“Kayyum meselesine bir başka bakışı hatırlatmazsam büyük bir eksik bırakmış olurum. 15 Ağustos 2016 OHAL KHK’sıyla kayyum atama yetkisi aldılar. O günden bugüne 149 kayyum atadılar. 145’ti, son dördünü birlikte bir kez daha, son günlerde yaşadık. Bu kayyumlar neden atanır? Bir. Çok net. Siyasi sebepleri var. Alamadığı ili almak, yarım kalan ranta devam etmek için. Esenyurt'u bizden aldıklarında 2004’te 100 bindi nüfusu, 1 milyon yaptılar, 2019’da geri aldık. Gidin, gezin. Esenyurt kent suçları müzesi. Her türlü kent suçunu oraya işlemişler. 10 kat yerine, 25 katlar. Küçücük arsalara kocaman yerler. Arasından rüzgar geçmeyen siteler, evler, evler. Trafik korkunç, altyapı korkunç. Ve o Esenyurt'u o hale getirenler, seçmenden Esenyurt'u bir daha alamadılar, iki kez üst üste alamadılar. Alıp ranta, talana, dolana devam etmek istiyorlar. Bir tarafı bu.

“Soylu’ya tespih hediye eden kuyumcu, belediyeye fatura kesmiş”

Bir tarafı Sayın Özer’in kimliği üzerinden Kürtlere ‘Sen eşit olamazsın, olacaksan dediğimi yapacaksın’ diye, şantaja devam etmek istiyorlar. Peki sadece bu kayyumlar bunlarla mı kalıyorlar? Mardin'e atanan kayyum, bunu daha önce de dile getirmiştim, şimdi tekrar göstermenin, tüm Türkiye'ye göstermenin zamanıdır. Bakın, Mardin'in atanmış kayyumu, bu da Süleyman Soylu. Birlikte gezerlerken büyük bir keyifle, Mardin'de, kuyumcu sesleniyor: ‘Bakanım, size bir tespih hediye etmek istiyorum.’ Biz o kısmını görüyoruz ve bize şunu söylüyorlar: ‘Soylu kayyum atadı ama vatandaşla arası iyi. Bak, Mardinli esnaf yoldan çevirip tespih hediye ediyor.’ Sonra bu kuyumcu -resmini göstererek söylüyorum- ‘Eyüp Altın Fırat Siver’ adlı kuyumcu, kayyumun yönettiği belediyeye fatura kesiyor. Fatura tespih ve takı faturaları. Açıkça yazmış. Utanmak yok. Demişler ki ‘Geçerken çağır, ajans çeksin, servis edelim, parası sorun değil.’ Bakın, Süleyman Soylu, Eyüp Altın’ın kestiği faturayla 39 bin 883 liraya tespih. Sadece Soylu’ya mı kesmiş? Mehmet Özhaseki'ye, Abdurrahim Boynukalın’a -eski gençlik kolları başkanı-, Fikri Işık'a, İsmet Yılmaz'a verilenlerin hepsi 2017 yılında ve bir tane de bir şehit ailesine verilmiş, onu hesaba katmıyoruz. 418 bin liralık hediye faturası. O kuyumcudan o kayyuma ve o kayyum ödüyor.

“Düzmecenin faturasını bile Mardin'e ödetecek kadar vicdansız bunlar”

Şimdi devamında da 2018’de Veysel Eroğlu'na, şimdiki Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’a iki kere 43 ve 40 bin liralık fatura kesiyor bunlar kayyuma ve bu faturalar ödeniyor. Süleyman Soylu bu tespih nerede? Parasını Mardin ödedi, bu tespih nerede? İşte kayyum bu. Bunu yapmaya geliyorlar, bunu yapıyorlar. Gidin, görün. Mardin'de belediyecilik hizmeti diye bir şey yok. Enkaz kaldırılmaya çalışılırken bir kez daha atıyorlar. Süleyman Soylu'ya o tespih 39 bin liraya verildiğinde, 2017’de dolar 3 buçuk lira. Bugün 35 lira. Bugünün parasıyla 350 bin lira güya. Etmez, edemez. Kim bilir daha ne pislikler, o faturanın içinde daha neler neler var? Ama Mardinli esnaf, kayyum belediye başkanıyla Süleyman Soylu’yu yoldan çevirdi. ‘Sayın Bakanım sizi çok seviyorum. Size bir tespih hediye etmek istiyorum’ dedi. Bu düzmecenin faturasını bile Mardin'e ödetecek kadar vicdansız bunlar. Nasıl bir vicdanla karşı karşıya olduğumuzu herkes görsün.

“İmkan vardı ‘Şimdi de sen mi ‘dem’leniyorsun’ derdik. Saygısızlık yapmadık”

Konuşmamın bu son kısmında bir çağrıyı ve bir hatırlatmayı yapmak isterim. Baştan beri anlattığım sebeplerle, bir el sıkıldı. İmkan vardı,  derdik ki ‘Vay, şimdi de sen mi ‘dem’leniyorsun?’ Ne oraya ne oraya saygısızlık yapmadık. ‘El sıkma kıymetlidir, normali budur’ dedik. Söz söylendi. Dendi ki ‘Terörü bitireceğiz.’ Dedik ki ‘Yöntem yanlış. Söylediğiniz sözün, yapmayı teklif ettiğiniz işin bir sırasının olması ve bu işin bütün dünyada çatışmalar nasıl çözümleniyor, terör nasıl bitiriliyorsa o yolda olması lazım. Ama yine de umudumuz barıştır, kardeşliktir. Türklerin her birisi kendini benim kadar bu ülkenin sahibi hissedene kadar bu mücadeleyi vereceğiz’ dedik. Dört tane temel yaklaşım ortaya koyduk. Bu, Meclis’te olacak, şeffaf olacak, samimi olacak ve mutabakatla olacak. Şehit ailelerinin ve gazilerin rızası alınmadan asla olmayacak. Bir taraftan bu samimi yaklaşımımızı bu ülkede annelerin gözü yaşlanmasın, ağlamasın, artık şehit gelmesin. Türkiye'nin bütün parası bu işlere değil; yoksulumuza, işsizimize aksın, isteyen herkese bu samimi çağrımızı ve bu pozisyonumuzu sürdürdüğümüzü teyit ediyoruz.

“Bir büyük oyun var. Bugün o oyunun ne olduğu çıktı”

Sözüme değer veren, bu iktidara güvenmeyen muhalefete ve partimdeki tüm üyelere, partime oy veren herkese sesleniyorum: Bir büyük oyun var. Bugün o oyunun ne olduğu çıktı. Açıkça söyledi: ‘Anayasa’yı değiştirsek fena mı olur? Çıksa umut hakkından yararlansa. Anayasa’yı değiştirsek fena mı olur? Recep Tayyip Erdoğan bir daha seçilse ne olur?’ Hesap bu. Bir al-vere girmişler. Bir pazarlık etmişler. Belki o pazarlıkta nihayete ermişler ya da eremeyip bir yerde tıkanmışlar. Şu anda ya zorlayıcı bir şantajla ya da bir algı yönetimiyle karşı karşıyayız. Karşıdaki kötü niyetliler hem ‘Abdullah Öcalan gelsin, Meclis'in kürsüsüne varsın. Buradan konuşma yapsın’ diyor hem de öbür yandan Esenyurt'a, Mardin'e kayyum atayıp ‘Biz terörle mücadele ediyoruz’ görüntüsü veriyor. Burada onların kitlesi, Abdullah Öcalan'a ip atınca da ayağa kalkıp alkışlıyor, Abdullah Öcalan'a halı serip davet edince de alkışlıyor. MHP grubundan bahsediyorum. Veya AK Parti'nin çevresinden onlara oy verenlerden her ihtimalde, her ihtimalde bir destek alma ve bu desteği sürdürmeye oynayan ama milletin aklını küçümseyen, vicdanını küçümseyen bir yaklaşım var.

“Hiçbir protestonun bir tek polis evladımızı, bir jandarma erimizi inciterek yapılmaması gerekmektedir”

Bu sırada bizim şu oyuna gelmememiz lazım: CHP’nin alacağı pozisyon ne olursa olsun ya Kürtlerle arasını bozsun ya dönsün, terör destekçisi görünsün. Kürtlere saygılı olarak, demokrasiyi savunarak, eşit yurttaşlığı savunarak, terörü bitirmeyi hep beraber konuşarak Kürtleri de bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunan herkesi de gerçek ve demokratik bir standartta buluşturmak mümkündür. Bunun da adı CHP’dir. İki talebim var. Birincisi; uyanık olalım, akıllı olalım, oyuna gelmeyelim. Teröre destek gibi görüntülenecek görüntülere ya da vatandaşımızın vicdanını yaralayacak görüntülere çok aç, çok meraklı, bunun için çok hesaplı bir yandaş medya ordusu görevlendirilmiştir. Bilhassa tepki ve protesto haktır ancak karşı taraftaki polisler hepimizin evladıdır. O polisin bir annesi, bir evladı, bir kızı, bir oğlu, evde bekleyen bir eşi vardır. Verilen kanunsuz emir vardır. Onu koruyan bir Anayasa vardır ama uygulanmamaktadır. O polisin evine ekmek götürme mücadelesi vardır. O polis mobbinge uğramaktadır. Ve o polis akşam eve gidip çocuklarının yüzüne bakacaktır. O yüzden hiçbir protestonun bir tek polis evladımızı, bir jandarma erimizi inciterek yapılmaması gerekmektedir. Asla ve asla haklıyken haklı duruma düşmeyeceğiz. Buradan ‘Eylem yapmayacağız, sokağa çıkmayacağız, oyuna gelmeyeceğiz’ deyip oyuna gelmeme oyununa gelmeyeceğim. Hakkımızı arayacağız, tepkimizi göstereceğiz ancak demokratik sınırların dışına çıkmayacağız.

“Meclis’te bir süreç yürütülmesine, şeffaf samimi olunmasına, toplumsal mutabakat aranmasına sahip çıkıyoruz. Ne yaptığınızı biliyoruz”

İkinci talebim, sıkı duralım. Biz ne yaptığını bilen, bütün oyunlarına rağmen 31 Mart'ı kazanan, bugüne kadar birinci parti olan, eğer biz birliğimizi, bütünlüğümüzü, özgüvenimizi kaybetmezsek ilk seçimlerde iktidara gelecek olan, bu ülkenin yoksulunun, işsizinin, güvencesisizinin, gençlerinin yüzünü güldürecek olan bizleriz. Kavgayı bitirecek olan, şehit annesinin yüzünü de güldürecek olan Kürt vatandaşımızın evladının da yüzünü güldürecek olan, kendisinin de yüzünü güldürecek olan bizleriz. Meclis’te bir süreç yürütülmesine, şeffaf samimi olunmasına, toplumsal mutabakat aranmasına sahip çıkıyoruz. Ne yaptığımızı biliyoruz. Ne Kürtleri ikinci sınıf görmeye, onları itmeye-kakmaya ne de diğer taraftan milli hassasiyetleri yaralamaya asla niyetimiz yoktur. Bunu ancak kendine güvenen, partisine güvenen, yöneticilerine güvenen, grubuna güvenen, genel başkanına güvenen Atatürk'ün partisi başarabilir. Bunu yapacağız.”

Özel’in gruba “Var mısınız” diye sormasının ardından milletekillleri ayağa kalkıp “Varız” dedi. Özel, konuşmasını şu sözlerle bitirdi: 

“Bütün oyunları siz boşa çıkaracaksınız. Bütün hesapları siz bozacaksınız. Bütün hesapların üzerinde bizim hesabımız dostluktur, kardeşliktir; şiarımız samimiyettir. Var mısınız? Bunun da var bir çaresi, Atatürk’ün kurduğu CHP.”