APS HABER / OĞUZHAN ARSLAN - Mehmet Akif Ersoy, Türk edebiyatının sembol isimlerinden biri olup, şair, yazar, akademisyen ve milletvekili olarak çeşitli roller üstlenmiştir. "Safahat" adlı eseri ile Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olan Ersoy, en çok İstiklal Marşı'nı yazmasıyla tanınır. Milli mücadele yıllarında verdiği destek ve bu süreçte kaleme aldığı eserlerle milli bilinç oluşturmada büyük bir rol oynamıştır. Ancak bu büyük şairin hayatı, mücadele dolu yılların ardından sessiz bir veda ile son bulmuştur.

Mehmet Akif Ersoy Kimdir?

Nardugan Bayramı nedir, ne zaman kutlanır Nardugan Bayramı nedir, ne zaman kutlanır

Türk edebiyatının mihenk taşlarından biri olan Mehmet Âkif Ersoy, 1873'ün Aralık ayında İstanbul'un tarih soluklu Fatih semtinde hayata merhaba dedi. Doğumu, çocukluğunun ilk yıllarını geçirdiği, babasının imamlık yaptığı Çanakkale'nin Bayramiç ilçesinde resmiyete geçtiği için, Âkif'in doğum yeri resmi kayıtlarda Bayramiç olarak yer alır.

Eğitim hayatına Fatih'teki Emir Buhari Mahalle Mektebi'nde başlayan Âkif, dönemin eğitim adetlerine uygun olarak 4 yaşında eğitime adım attı. Babasından Arapça dersleri alarak dil öğrenimine başladı ve ortaöğrenimine Fatih Merkez Rüştiyesi'nde devam etti. Bu süreçte Farsça derslerine de katılan Âkif, diller konusundaki yeteneğiyle dikkat çekti ve eğitimi boyunca dillerde hep zirveyi hedefledi.

Rüştiye eğitimini tamamladıktan sonra ailesinin yönlendirmeleri arasında kalan Âkif, babasının desteğiyle o dönemin prestijli okullarından biri olan Mülkiye İdadisi'ne adımını attı. Ancak ailevi trajediler ve ekonomik sıkıntılar onu mesleki eğitime yönlendirdi ve Âkif, Ziraat ve Baytar Mektebi'nde veterinerlik eğitimine başladı. Bu dönemde spor ve edebiyatla iç içe bir hayat sürdü.

Mezuniyetinin ardından Ziraat Bakanlığı'nda göreve başlayan Âkif, memurluk hayatına adım attı. II. Meşrutiyet'in ilanıyla siyasi ve sosyal alanda daha aktif bir rol üstlenen Âkif, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne katıldı fakat yemin metnindeki "kayıtsız şartsız itaat" ifadesine karşı çıkarak, "sadece iyi ve doğru olanlarına" şeklinde değişiklik yaptırdı.

Edebiyat kariyeri, Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte Sırat-ı Müstakim ve Sebilü'r-Reşad dergilerindeki çalışmalarıyla yeni bir boyut kazandı. Bu platformlar, Âkif'in milli ve manevi değerleri savunmasına ve İslam Birliği görüşünü yaymasına olanak tanıdı.

Kurtuluş Savaşı'nın en karanlık günlerinde Anadolu'nun dört bir yanında verdiği hutbelerle milletin moral kaynağı olan Âkif, İstiklal Marşı'nı yazarak milli mücadelenin simge isimlerinden biri haline geldi. TBMM'de milletvekili olarak görev aldı ve milli mücadelede aktif bir rol üstlendi.

Hayatının ilerleyen dönemlerinde sağlık sebepleriyle milletvekilliğinden ayrılan Âkif, yaşamının son yıllarını Mısır'da geçirdi ve orada "Safahat" dahil birçok eserini yayımladı. Kur'an meali çalışması da onun bu dönemdeki önemli çalışmalarından biri oldu.

Mehmet Âkif Ersoy, Türk milletinin kalbinde derin bir iz bırakarak, vatan sevgisi, hürriyet aşkı ve edebi dehasıyla anılmaya devam eden, ölümsüz bir şahsiyettir.

Mehmet Akif Ersoy Eserleri

Mehmet Âkif Ersoy, Türk edebiyatına en değerli miraslardan biri olan Safahat ile derin bir iz bırakmıştır. Bu eser, sekiz ciltten oluşan bir şiir koleksiyonudur. Şair, milletinin kalbine nakşettiği İstiklal Marşı'nı ise Safahat'ın sayfalarına dahil etmemiştir; onu milletin ruhuna emanet etmiştir.

  • İlk Cilt: "Safahat" (1911): Bu cilt, dönemin siyasi karmaşasından mistik duygulara, dünyevi sorumlulukların derinlemesine ele alındığı kırk dört manzume barındırır.
  • İkinci Cilt: "Süleymaniye Kürsüsünde" (1912): Eser, Süleymaniye Camii'ne adım atan iki ziyaretçinin diyalogları ile açılır ve Seyyah Abdürreşit İbrahim'in vaazıyla süregelen uzun bir bölümle devam eder.
  • Üçüncü Cilt: "Hakkın Sesleri" (1913): Toplum içinde İslam'ın mesajını yayma gayretiyle kaleme alınmış on manzumedir.
  • Dördüncü Cilt: "Fatih Kürsüsünde" (1914): Fatih Camii'ne yönelen iki bireyin sohbeti ile başlar ve vaizin uzun bir konuşması ile ilerler.
  • Beşinci Cilt: "Hatıralar" (1917): Âkif'in dolaştığı yerlerden aldığı izlenimler ve toplumsal trajediler karşısında Allah'a olan yakarışları bu kitapta yer alır.
  • Altıncı Cilt: "Asım" (1924): Hocazade ve Köse İmam'ın arasında geçen diyaloga dayalı, tek parçalı bir eserdir.
  • Yedinci Cilt: "Gölgeler" (1933): 1918 ile 1933 yılları arasında yazılan kırk bir manzumeyi kapsar ve her biri, yazıldıkları dönemin izlerini taşır.
  • Sekizinci Cilt: "Safahat" (Toplu Basım) (İlk baskı 1943): Âkif'in yedi Safahat'ını bir araya toplayan bu cilt, şairin edebi kariyerinin bir özeti niteliğindedir.

Mehmet Âkif Ersoy'un Safahat'ı, onun yaşadığı dönemin sosyal, siyasi ve manevi dokusunu yansıtan, zamanın ötesinde mesajlar içeren eşsiz bir eserdir. Her bir cilt, şairin fikir dünyasının derinliklerine bir kapı aralar. Safahat, Âkif'in milletine olan sevgisinin, inancının ve düşüncelerinin bir yansıması olarak edebiyat tarihindeki yerini korumaktadır.

Mehmet Akif Ersoy Ne Zaman Öldü?

Mehmet Akif Ersoy kaç yaşında öldü sorusu milli mücadele döneminin unutulmaz isimi ve İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy ile ilgili merak edilen konulardan biridir. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da yaşama veda etti. Mehmet Akif Ersoy vefat ettiğinde 63 yaşındaydı.

Mehmet Akif Ersoy Nerede Öldü?

Mehmet Âkif Ersoy, yaşamının son dönemlerinde siroz hastalığıyla mücadele etmek zorunda kaldı. Sağlığına kavuşma umuduyla önce Lübnan'ın serin sularına, ardından Antakya'nın tarihi dokusuna sığındı. Ancak bu değişimler, beklenen iyileşmeyi getirmedi ve Âkif, Mısır'a döndüğünde hastalığına yenik düşmüş bir haldeydi. Sağlık durumu giderek kötüleşen şair, son çare olarak 1936 yılının Haziran ayında İstanbul'un tarihi yarımadasının kalbine, Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'na geri döndü.

27 Aralık 1936 tarihinde, İstanbul'un kalbindeki evinde hayata gözlerini yumdu. Mehmet Âkif Ersoy'un naaşı, Edirnekapı Mezarlığı'na defnedildi. Ancak mezarı, yıllar sonra 1960'ta bir yol inşaatı nedeniyle, yine Edirnekapı'da, ama bu sefer şehitlik içinde daha müstesna bir yere taşındı. Mezarı, yazar dostu Süleyman Nazif ve yakın arkadaşı Ahmet Naim Bey'in mezarlarının arasında huzura kavuştu.

Âkif'in maddi durumu da hayatının son dönemlerinde oldukça zorluydu. 1936 yılının Haziran ayında kendisine bağlanan 478 lira 20 kuruşluk emekli maaşı, Ekim ayından itibaren ödenmeye başlandı ve toplamda 2976 lira aldı. Ancak emekli cüzdanının son sayfasında belirtilen 600 lira borcu, bu meblağdan düşüldü ve geriye kalan, ailesine kalan son miras oldu. Mehmet Âkif, bu dünyevi hesaplaşmaların ardından sadece iki ay sonra vefat etti.