APS HABER / OĞUZHAN ARSLAN - DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sözlerine Mersin'in Akdeniz ilçesi eş belediye başkanlarının tutuklanarak yerine kayyum atanmasıyla başlayan Bakırhan, şu ifadelere yer verdi:
"Dünyada ve Orta Doğu'da her gün artan bir kaos var. Bizler Türkiye halklarını bu kaostan korumak için ciddi bir mücadele yürütüyoruz. Fakat iktidar ve onun denetimindeki yargı tam tersini yaparak huzursuzluk yaratmaya çalışıyor. Bir kez daha halkın iradesine el koydular. Siyasi bir darbe gerçekleştirdiler. 31 Mart'ta Mersin'deki farklı inanç ve etnik grupların oylarını alarak seçilen eş başkanlarımız ve dört belediye meclis üyemiz tutuklandılar ve belediyemize kayyum atayarak darbe yaptılar. Kendisinden olmayanları siyaset dışına iten bu anlayışı kınıyoruz. Bu kayyum sadece Kürtlere değil, ortak yönetme iradesine yapılmış bir darbedir. Bizler barış inancını büyütmeye çalışıyoruz bu iktidar siyasi pusu kurmaya devam ediyor.
Akdeniz Belediyemiz tam da Akdeniz'in bütün renklerine uygun bir hizmet politikası benimsiyordu. Açlıkla, yoksullukla mücadele etmek için belediyenin bütün olanaklarını seferber ettiler. Vatandaşlarımız 'bu adaletsizlik değil midir' diyor. Bundan daha büyük bir adaletsizlik, haksızlık olmadığını biz de söylüyoruz. Siyasi soykırım operasyonlarını ve kayyum zulmünü defalarca hayata geçirdiniz ama sonuç alamıyorsunuz. Halk daha güçlü bir şekilde kendi yöneticilerini seçmeye devam ediyor. Bin kere yapsanız yine sonuç alamayacaksınız.
Bu kayyumcu anlayışı şimdi batıya da taşıyorlar. Beşiktaş Belediyesi'nde de dün gözaltı yapıldı. Orada da yerel yönetimi tasfiye etmek istiyorlar. Kendine güveniyorsun buyur yarış ve al. Böyle bir anlayış mı olur? Ama kazanamadığın yeri gasbetmek nedir?
Yandaş kazanıyor ceremesini emekli, emekçi çekiyor
Türkiye'nin en önemli gündemlerinden birisi ekonomidir. Ülkeyi yönetenler 'ekonomistiz' diyorlar ama memleketi uçurumun kenarına getirdiler. Toplumsal barışa vurulan ilk büyük darbe de ekonomideki eşitsizliklerle yapılıyor. 2024 yılı TÜİK'in verilerine göre enflasyon yüzde 44, vergi ve harçlara yüzde 44 zam yapıldı ama enflasyonla mücadele bahanesiyle asgari ücrete yüzde 30 zam yaptılar. Memur ve memur emeklilerine yüzde 11,54 yaptılar. SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ise yüzde 15,75 zam yaptılar. Sabah uyanmadan eriyen tek maaş artışı Türkiye'dir. AKP bununla ne kadar gurur duysa azdır, onlara yakışan da budur. Yandaşlara ise dolar garantisi, yılda dört defa enflasyon zammı veriyorlar. Hazine'den para çıkmaması için Kuzey Marmara otoyolundan 344 milyon aracın kullanması gerekiyor. Bu olanaklı mı; imkansız bir şey. Ama AKP'li olunca normal geliyor. Amaçlarının birilerini zengin etmek olduğunu da artık gizlemiyorlar zaten. Kur Korumalı Mevduat'ın Türkiye'ye maliyeti 900 milyar lira. Yandaş kazanıyor ceremesini emekli, emekçi çekiyor.
Suriye'de besledikleri çetelere, Türkiye'deki öğretmenlerden daha fazla maaş veriyorlar. Ekmeğe zam yapılınca televizyonlarda paspas sapıyla analiz yapanlar utanmadan 'sağlıklı yaşama geçiş' başlıkları atıyorlardı. Bu yorumlar ülke ekonomisine ne katkı sağlayabilir? İşsizlik için İşsizlik Fonu’nda toplanan paranın yüzde 13'ünü işsizlere harcıyorlar. Bu ülke ekonomide adaleti nasıl sağlayacak? Deprem için toplanan fonları sermayeye, işsizler için toplanan fonları sermayeye aktararak mı ekonomik barış sağlanacak?
Önümüzdeki dönem 'ekmek, adalet, barış' buluşmalarımızı daha fazla gerçekleştireceğiz. Bunlar ülkenin ihtiyaç duyduğu üç temel mesele. Nerede açlığa mahkum edilen, hakkı, hukuku yenen biri varsa onula birlikte olacağız. Ekmek olmadan barış, barış olmadan ekmek olmaz.
Soruyoruz; ölüsüne saygı duymadığınız halkla nasıl barışacaksınız?
Suriye ve Orta Doğu'da da barışın gerçekleşmesi için çok büyük mücadele veriyoruz ama iktidar yine bu umudu yok etmek için elinden geleni yapıyor. Kuzeydoğu Suriye'de halkın haber alma hakkı için gazetecilik yaparken SİHA'lar tarafından katledilen Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ın cenazeleri kendi memleketlerinde gömülemedi. Soruyoruz; ölüsüne saygı duymadığınız halkla nasıl barışacaksınız? Kuzeydoğu Suriye'de çatışmaların durması için insanlar canlı kalkan olmak için gittiler. Çeteler o barajı yıkmasın, elektrikleri kesilmesin diye oraya gittiler. Orada sivilleri katlediyorlar. Böyle mi toplumsal barışı sağlayacaksınız? Bir yandan barış diyorsunuz Dışişleri Bakanı HTŞ sözcüsünün bile kullanmadığı bir dili kullanıyor. Her gün Rojava halkını tehdit ediyor. 'Türkiye Türklerindir, Suriye Araplarındır' diyerek yüz yıllık ezberleri tekrarlayıp duruyorlar. Kardeşim Türkiye sadece Türklerin değil, Kürtlerin, Arapların, Çerkezlerin burada yaşayan bütün farklılıklarındır. Suriye de sadece Arapların değil. Türkiye Türkiyelilerin, Suriye de Suriyelilerindir.
Olayın ciddiyetine halel getirmek en büyük çözüm karşıtlığıdır
Suriye'de Aleviler tehdit altında. Alevilerin öldürülmesine karşı çıkmadan Suriye'ye barış ve özgürlüğü nasıl getireceksiniz? Türkiye'de buna itiraz eden Alevilere 'siyasal Alevi' diyerek toplumu kışkırtıyorlar. Buna sessiz kalınmamalı. Suriye'nin herkesi kapsayan bir zemine sahip olması için mücadele etmek gerekiyor. Bugün Suriye'de tekçi ulus devlet anlayışı ile eşit ve özgür halklar anlayışı var. Biz ikincisiyiz. Siz iktidarın Suriye'ye dönük demokratik bir önerisini duydunuz mu? Halkları tekçi bir devlet anlayışına boyun eğmeye davet ediyor. Gelin Dicle Fırat havzasını bir barış havzasına dönüştürelim, buna gücünüz var. Konuştuğunuz zaman Almanya'yı, Fransa'yı bile küçük devletler olarak tanımlıyorsunuz.
Kürt sorunu dar çıkarlarla ele alınamaz. Bugün kadife eldiven içinde demir yumruğu bize gösteriyorlar. Bunlar Kürt sorununu çözmez, derinleştirir. Kürtlerin gömülme hakkı için dahi mücadele ettiği yerde meseleleri geri bir noktadan ele almak kimseye bir şey kazandırmaz. Olayın ciddiyetine halel getirmek en büyük çözüm karşıtlığıdır. Kimse reyting uğruna ucuzluk yapmasın.
Herkesi devletçi akla karşı demokratik akıl etrafında mücadele etmeye çağırıyoruz
Sayın Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş çok önemli bir şey söyledi; 'Kürtlerin onurunu Türklerin gururunu koruyacak bir sürecin yürütülmesi gerekiyor' dedi. Kayyum gurur duyulacak bir şey değil, zehirli dil gurur duyulacak bir şey değil. Barış ve çözüm ise hem onur hem gurur duyulacak bir şeydir. Herkesi devletçi akla karşı demokratik akıl etrafında mücadele etmeye çağırıyoruz. Sayın Öcalan'ın mesajlarının arkasında durduğumuzu belirtiyoruz. Devir barışın inşa devridir. Bugüne kadar Sayın Bahçeli'den muhalefete kadar iyi niyetli her adıma olumlu karşılık verdik. Artık sıra iktidardadır. İktidar bir an önce demokratikleşme ve Kürt sorunu eksenindeki sorunları giderecek adımlar atmalıdır. Sayın Erdoğan Diyarbakır'daki konuşmasında 'Diyarbakır'ın huzuru Türkiye'nin huzurudur' dedi. Türkiye'nin de Diyarbakır'ın da ortak huzuru demokratik çözüm ve barıştır."
İmralı’ya ne zaman gidecek biz de bilmiyoruz
Bir gazetecinin "İkinci İmralı ziyaretine ilişkin takvim belli mi? İmralı Heyeti ne zaman açıklama yapacak?” sorusunu Bakırhan, “İmralı’ya ne zaman gidecek biz de bilmiyoruz. Biz de izliyoruz. Umarım en yakın zamanda giderler. Bizim de talebimizdir. Açıklama olacak denilmişse demek ki açıklama yapacak tarihi de belirlerler” diye yanıtladı.
Heyetin ikinci ziyaret için zaten başvurusu var
Bakırhan, İmralı Heyeti’nin ikinci ziyareti için başvuru yapılıp yapılmadığına ilişkin soruya “Bir heyetimiz gidiyor. Zaten başvuruları da var” diye cevapladı.
Zemin, şart ve koşullar uygun olursa biz herkesle görüşürüz
“İmralı Heyeti dışında liderler bazında bir görüşme beklemeli miyiz?” sorusunu ilişkin Bakırhan, “Biz daha önce de söylemiştik. Zemin, şart ve koşullar uygun olursa biz herkesle görüşürüz” dedi.